Turkish-Cypriot Literature
North Cyprus  
 


Çağdaş Kıbrıs Türk Edebiyatı

  Harid Fedai, Düğu Akdeniz Üniversitesi 
   
  ÇAĞDAŞ EDEBİYATIN OLUŞUM VE GELİŞİMİ
  1. 1950'Li YILLAR
   
  Türkiye'den toplu halde ortaöğretim kurumlarımıza öğretmen akışı Demokrat Parti'nin iktidara geçtiği (14 Mayıs 1950) tarihten hemen sonra başlar ve kesintisiz olarak Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulduğu 16 Ağustos 1960 yılına değin sürer. Ada'ya atanan seçkin edebiyat öğretmenleri arasında Naim Buluç, Mehmet Durulgan, İbrahim Zeki Burdurlu (ö. 1984), Halid Akarca, Mehmet Öner, Mehmet Irmak, Orhan Ural, Hüseyin Gür-tunca ve Arif Nihad Asya (ö. 1975) gibi, meslekî bilgilerinin yanı sıra, şair olanlar da vardı ve Kıbrıslı öğrencilerin yetişmelerinde bunların paylan büyük olmuştur. Ayrıca toplu halde Kıbrıslı öğrencilerin yükseköğretim kurumlarından geçirilmeleri, yatkın kişilerin Türk edebiyatını öğrenmelerinde, sanat çevrelerini tanımalarında başlıca etken olmuştur. Dahası, iletişim aracı radyo devreye girmiş, sanatçılara sayfalarını cömertlikle açacak olan İstiklal gazetesi (28 Ekim 1949) de yayın yaşamına atılmış bulunuyordu. Edebiyat ve sanat bağlamında Kıbrıs'ta ilk kez oluşmuş böylesi uygun bir ortamda da atılımlar beklemek çok doğaldı. Bizde çağdaş şiirin oluşmaya başladığı bu on yıldaki etkinlikleri, düzyazı çalışmalarıyla birlikte, sıralamaya çalışalım:

İstanbul Vefa Lisesi'ndeki öğreniminden sonra 1950 yılında Kıbrıs'a dönen Özker Yaşın'ın, en azından, zamanın şairleri, Nâzım Hikmet ve Garip akımı hakkında bir bilgisi vardı. Çok geçmeden Kıbrıs'ın şiir alanında küçücük bir kitapla (Ol Âlem 1952) boy gösterir. Kıbrıs o günlerde hâlâ bir İngiliz sömürgesiydi. Türk halkı için önemli olan, bu topraklarda iyice tutunmak ve şerefli bir yaşam sürmekti. Bunun için de, herşeyden önce, geçmişimize sahip çıkmak, Türkiye ile bağları güçlendirmek ve Atatürk sevgisini içimizde taşıyıp onun izinde yürümek durumundaydık. Sağlam dizelerle kurulmuş şiirler ise bunları dile getirmenin en güçlü araçları olurdu. Fetih günlerinde Lefkoşa surlarına bayrağı ilk diken savaşçı adına, Bayraktar Destanı (1953), Atatürk sevgisini dile getiren, Kıbrıs'tan Atatürk'e (1953), özgürlük savaşımcımız için, Namık Kemal Kıbrıs'ta (1957), Kıbrıs'ta Bayrak (1958), Kıbrıs Mektubu (1958), Bayraktar Türküsü (1959) hep bu hedeflere dönük, o günlere değin görülmedik yoğunlukta girişimlerdi. Ol Âlem (1952) çizgisindeki şiirler ise Limanda Bir Gemi (1956) ile sürdürülür. Arada bir de romanı var: Bütün Kapılar Kapandı (1955). Seksen iki yıllık bir aradan sonra Türk askerinin yeniden Ada'ya gelişini selamlayan dizeler, gerçekleşen bir rüyanın sevinciydi. Tedhiş örgütü EO-KA'nın l Nisan 1955'te silahlı eylemlere girişmesinde, sömürgecilere karşı 27-28 Ocak 1958 direnişinde, 1963'ün Kanlı Noel'inde, 6 Ağustos 1964 Dillirga bölgesindeki soykırım girişiminde, 15 Kasım 1967 Geçit-kale-Boğaziçi saldırılarında ve nihayet 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı'yla gerçekleştirilen yaşamsal dönüm noktasında Kıbrıs Türklerinin görüp geçirdikleri Özker Yaşın'ın dizelerinde damar damar atmaktadır. Özcesi; Kıbrıs'ta yurt, bayrak, Atatürk sevgisi, şehitlerimize saygı... dendi mi, ilk akla gelen, Özker Yaşın'ın dizeleriyle, destan ve oyunları olur. Şiir çalışmalarını 1987'den bu yana yerleştiği İstanbul'da da sürdürmektedir. Ancak biz, Özker Yaşın'ın şiirimizdeki yerini İstanbul'a göç edene dek, hep bu 'bütünlük' içinde görüyoruz.

Şiir yaşamını yurt dışında sürdürenlerden biri de Osman Türkay'dır. 1950'lilerin ilk bir iki yılında Türkiye'de çalıştıktan sonra Londra'ya yerleşmiş ve kısa bir süre Kıbrıs'ta kaldıktan sonra yeniden Londra'ya dönerek ölümünden (22.1.2001) birkaç ay öncesine kadar hep orada yaşamıştır. İlk şiir kitabı Yedi Telli'yi yıllar sonra, ancak 1959'da yayımlar. Şiirle uğraşı bir yaşam biçimi haline getiren Türkay, Türkçe ve İngilizce 16 şiir kitabı yayımlamış, ultra-modernist dizeleriyle, bazı çevrelerde, kendisini 'Uzay Çağı Mistiği' olarak kabul ettirmiş, şiirleri birçok dile çevrilmiş, 25 ödülün sahibi olmuştur.

Osman Türkay, İngiliz şiirinin etkisinde başka ufuklara yelken açsa da, temalarını Kıbrıs'tan seçtiği şiirleriyle ülkemizin gelişim çizgisindeki özgün yerini hep koruyacaktır.

Hececi şairlerden Engin Gönül, ilk ve tek şiir kitabı 'Sana Doğru'yu 1952 yılında yayımlar. Kitap, üstad bildikleri 7 Gün dergisinin edebiyat sayfası yöneticisi Nihad Sami Banar-lı'ya sunudur. Urkiye Mine (Balman) de aynı yıl yayımladığı kitabının adını 'Yurduma Giden Yollar' koymuştur. İlk şiir, yani kitaba adı verilen Yurduma Giden Yollar, Türkiye sevgisini/özlemini içtenlikle dile getirmesinin yanı sıra bizde serbest şiirin ilk güzel örnekleri arasında yerini alır.

Dört kadın şairlerimizin etkinlikleri türlü aralıklarla bu on yılın içinde son bulur. Necla Salih Subhi (ö. 2000) hiç kitap yayımlamamış, Pembe (Yusuf) Marmara'nın (ö. 1984) şiirleri ise ölümünden sonra kardeşi Selma Yusuf Saygın tarafından bir kitapta toplanmıştır: Pembe Marmara, Şiirler, 1986. l Ocak 1885 doğumlu Ahmed Es'ad Bey de şiirlerinden bir demeti -aralarında yeni şiir örnekleri de olduğu halde- Ahmet M. Gürkan'ın önsözü ve Hikmet Afif Mapolar'ın takdim yazısıyla 1956'da yayımlar. Nevzat M. Yalçın ise 40'lı yılların ortalarına doğru yükseköğretim için gittiği Ankara'da Hisar dergisi çevresinde edebî etkinliklerini sürdürmüş ve 1970 yılından bu yana yerleştiği Almanya'da, günümüze değin, şiirden kopmamıştır. Şiir kitaplarını yıllardan sonra yayımlayacaktı.

Üretken sanatçı Hikmet Afifi Mapolar (Muzaffer Gökmen), gazeteciliğin yanı sıra hikâyelerini, romanlarını ve Hulki Seza takma adlı serbest şiir ürünlerini vermeyi sürdürmektedir. İki romanı Köknal (1953) ile Üçümüz (1956), Çardak Yayınlarının birinci ve altıncı kitapları olarak yayımlanır. Ayrıca gazetelerde hikâye/roman tefrikalarını da devam ettirmektedir.

Mapolar, edebiyatımızın yerli dokularla işlenmesinden yanadır. Bu 'boşluğu' gören Mapolar başka sanatçıları da uyarmayı boyun borcu bilir: "Şair var, şiir yok; hikayeci var, hikâye yok. Şiir yazıyorlar; fakat bizi, bizim insanlarımızı, bizim toplumumuzu, bizim hayatımızı, bizim havamızı, renklerimizi bulamıyoruz o şairlerin şiirlerinde. Aşktan bahsedenler, denizi dile getirenler, ağaçla konuşanlar, ıstıraplarını yaşayanlar var ama bizi yazanlar yok. Daha açık konuşalım; bu şiirlerde Kıbrıs yok, Yeşil Yurt yok. Sanatçı özgür olmalı, dilediğini yazmalı; fakat bizi, bizim insanlarımızı da dile getirerek bir 'yerli/ sanat yaratma yolunu tutmalı."25

Bu on yılda dört derginin yayımlandığını görürüz: Gençlik, Çardak, Kıbrıs Postası, Sesimiz, Yanı sıra, Türk Edebiyatçılar Derneği kurulur. Mapolar'ın sahibi olduğu Çardak dergisinde Samet Mart (Sacit Tekin), Hüseyin Şenol, Mustafa Tangül, Şinasi Tekman ve Numan Ali Levent gibi imzalar dikkat çekmekteydi. Bunlardan Şinasi Tekman, sonradan, ağaç-yontu sanatçısı olarak tanınacak; Samet Mart ile Numan Ali Levent ise hikâye alanındaki çalışmalarını sürdürerek ilginç örnekler vereceklerdi. Samet Mart hikâye kitabı Hokkabaz (1954), Çardak Yayınlarının beşincisi olarak yayımlanır. İçindeki 18 hikâye gerek kurgu, gerekse içerik olarak o günlere değin az rastlanan bir düzeydeydi. Daha sonraları müzik öğretmeni olarak görev yapan Sacit Tekin (Samet Mart) 1963 Noeli'yle gelen bunalımlı günlerde emekliye ayrılıp müzikten olduğu gibi edebiyattan da kopacaktı.

Şinasi Tekman, Nasreddin Hoca Şiirleri (1954) ile Atatürk Çocuklarına Şiirler'i yayımlar (1955). Ayrıca O'nun iki perdelik bir komedisi var: Haydan Gelen Huya Gider (1956). Yine, çocuklar için ağaç ve orman şiirleri yayımlar: Yeşilada (1956).

Numan (Ali) Levent'in 15 hikâyeyi içeren ilk kitabı Her İkisi (1955), Kıbrıs Postası Yayınlarından çıkar.

Bir başka hikayecimiz/romancımız ise Argun F. Korkut'tur. Kore Savaşı'na askerî tercüman olarak katılan sanatçı, bu savaşla ilgili anılarını kitaplaştırmıştır:

Kore Yollarında, 1951. Sönen Yıldız ise tefrika edildiği gazetenin sayfalan arasında kalmıştır (Bozkurt gazetesi: 15.3.1952-28.6.1952). Kızlar Kocasız Kaldı (1953) kitabında ise 7 kısa öykü bulunmaktadır. Argun Kor-kut'un yazdığı, fakat yayımlama fırsatı bulamadığı türlü konularda 12 eseri daha vardır.

2 Şubat 1952'de Lefkoşa'cla bir Şiir Gecesi düzenlenir ve orada okunan şiirler aynı yıl 'İlk Demet' adı verilen bir kitapçıkta toplanır (Bkz. İlk Demet-Şiir Gecesi Hatırası-Lefkoşa 1952, 60 s.). Geceye katılan 13 şair arasında İbrahim Zeki Burdurlu'nun iki de öğrencisi vardı: Mustafa İzzet Adiloğlu, Taner Fikret Baybars. Kendilerini o gece kanıtlamalarının ardından Adiloğlu Bacadan Tüten Duman (1952) ile İnsanlardan Ayrı (1953) kitapçıklarını yayımlar. Henüz bir lise öğrencisi olan Bay-bars'ın kitabına verdiği ad ise Mendilin Ucundakiler (1954) olur. Her ikisi de İngiltere'ye yerleşmiş bulunuyorlar. Baybars, ise sonradan Fransa'ya geçecekti. Adiloğlu, günümüze değin, şiirden kop-madığı halde, Baybars İngiliz edebiyatı içinde kendine bir yer ayırabilme uğraşı verecekti. 10 Eylül 1953 te yer alan Baf depremi dolayısıyla oluşturulmuş bir şiir kitapçığını da burada belirtmek isteriz: Salahi Kamadan (Sonyel), Canavar Toprak, 1953.

On yılın ilk yarısı itibariyle şiirimizin filiz sürmesi ortamında gazete/dergilerde imzaları görülenler arasında Oğuz Kusetoğlu, Ali Sedat Hilmi (Törel) ve Bener Hakkı Hake-ri de vardır.

Bu on yılın koşullarında Oğuz Kusetoğlu'nun şair-öğretmen kimliğiyle öğrencilere ve halka milli bilinci ve yurt sevgisini aşılamak için gösterdiği çabalar unutulacak gibi değildir. Daha sonraları serbest şiire yönelerek aşk temasına öncelik verdiği görülen Kusetoğlu, çeyrek yüzyıldan bu yana edebiyattan kopmuş sayılır.

Ali Sedat Hilmi (Törel) ise, Larnaka'daki American Academy diye bilinen misyoner okulu çevresinde yetiştiğinden ilk şiir kitapçığını İngilizce olarak Larnaka'da yayımlar: Verse At Random (1953). Yükseköğrenimini tamamladıktan sonra Türkiye'ye yerleşerek Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaparken şiir çalışmalarını da sürdürmekten geri kalmamıştır. Başka çalışmalarının yanı sıra türlü tarihlerde yayımlanmış 6 da şiir kitabı vardır. Bener Hakkı Hakeri'nin şiir dünyasındaki ilk kitapçığı bir destan denemesidir. Lefkoşa'nın Fethi (1956). Yine aynı yıl Nasreddin Hoca fıkralarını menzum halde sunacaktı. Daha sonraki yıllarda edebiyatın hemen her dalında eserler verecek ve 'kültür adamı' kimliği ağır basacaktı.

On yılın 2. yarısında edebiyatımıza yeni adlar eklenir: Kutlu Adalı, Fuat Veziroğlu, Hizber M. Hikmet (Hikmetağalar), Neriman Cahit, Mehmet Kansu, Fikret Demirağ bunlar arasındadır.

Antalya Lisesi'ni bitirdikten sonra 1954 yılında yurda dönen Kutlu Adalı, lise yıllarında başladığı edebiyat etkinliklerine Kıbrıs'ta da devam etmiş, az sayıda dahi olsa, özgün şiirlerini ölüm tarihine (6.7.1996) değin sürdürmüş; halkbilim malzemesi derlemeleri yapmış, millî oyunlar, politik taşlamalar yazmıştır.

Şiire iyi başlayan ve ilerisi için umut veren Fuat Veziroğlu, hukuk öğreniminin ardından aktif politikaya girdi, siyasî polemiklere karıştı ve şiirden koptu. İlk ve son şiir kitabı Çukur Yanaklı'yı 1961 yılında yayımlamıştır.

Hizber M. Hikmet'in ilk kitapçığı edebî düzyazılarından oluşturulmuş Aşksız Yaşanmaz'dır (1958). Onu şiir kitapçığı Eylül Misafî (1958) izler, ikinci edebî düzyazı kitabı ise bundan 4 yıl sonra 1962'de yayımlanır: Teselli. Ancak bütün ailesini büyük ölçüde etkileyen talihsiz bir olaydan sonra Hizber M. Hikmet (Hikmetağalar) uzun süre suskunluğunu koruyacak, edebî etkinliklerini günümüze taşıyamayacaktı. Fakat ölümünden (4 Mart 1993) bir süre önce bazı arkadaşlarının yüreklendirmesiyle Kıbrıs gazetesinde / "Semtler ve Anılar" genel başlığı altında bir yazı dizisine başlayacaktı. Bunlar daha sonra bir kitapta toplanmıştır: Eski Lefkoşa'da Semtler ve Anılar, Maarif Yayınları İstanbul 1996.

Geriye kalanlardan üçü ise edebî etkinliklerini günümüze değin sürdüregelmişlerdir. Aşkı, ihaneti, kavga ve kadın olmanın erdemini şiirlerine yansıtan Neriman Cahit, Akdeniz kültürü olgusunu hep gündemde tutmuştur. Şiir çizgisi duygu ve imge dünyasından giderek toplumsallığa yönelir. Ama, özde, onun felsefesi 'insan'dır, insana dair herşeydir; kendisine en çok dokunan da kadınların ezilmişliği... Şiirlerinin bir bölümünü Ayseferi (1995) adlı kitapta toplamıştır.

Şiire kendi yaşıtlarının yolundan başlayan Mehmet Kansu on yılın sonlarına doğru yükseköğrenim için gittiği Ankara'da soyut şiir akımıyla karşılaşır ve şiir çizgisinde bir dönüşüm başlar.

Bu on yılda şiirin güzel örneklerini veren ve gelecek için bir umut olan Ahmet M. Gürkan'ın henüz 38 yaşında iken hayatını yitirmesi (1962) yüzünden gazete sayfalan arasında kalan şiirleri/düzyazıları uzanacak eli bekliyor.

1 Nisan 1955 gününün geceyarısıncla saatler tam 24.00'ü gösterirken Ada'nın her yanında patlatılan bombalarla EOKA tedhiş örgütünün silahlı eylemlere başladığını ilan etmesi, 27-28 Ocak 1958 de Lefkoşa'daki sömürge askerlerinin baskılarına şehitler vererek gösterilen direniş gibi olaylar bazı Kıbrıs Türk şairlerini, en azından belli bir süre için, özgürlük arayışları yerine direniş şiirlerine öncelik verme durumunda bırakmaya yetecekti. Bu olguların etkileri, daha çok bir sonraki on yılda verilen eserlere yansımıştır. Ama, böylesi bir kargaşa ortamında bile yine şiir kitapları yayımlanabiliyordu. Sonradan iyi bir tiyatro sanatçısı olacak, ancak -ne yazık ki- bu dünyadan genç yaşında göçecek olan Üner Ulutuğ'un (ö. 1978) Utanan Çiçek (1958) kitapçığı buna örnektir. Bu on yıl kapanmadan direniş çizgisindeki dizeleriyle hatırlanan Oktay Öksüzoğlu'nun Gel Mehmet (1958) ve Kıbrıs'tan (1959) adlı kitapçıkları yayımlanır.

 

   
Giriş
 
Çağdaş Kıbrıs Türk Edebiyatı'nın Oluşum ve Gelişimi
 
Son Söz
 
   
   
 

Arts & Culture