|
Bir Zamanlar Kıbrıs'ta... |
|
|
|
|
|
Nerede O Eski Bayramlar? |
|
Havaya... daha havaya!
- Hayır işte... biz daha yükseğe
çıkacayık!
- Pişşiik, göreceyik kim daha havaya
çıkaracak... siz, yoksa biz?
- Hade be çocuklar, vurum gopçayı da görsün bu gıçcaccıklar, kim daha havaya
çıkacak.
|
|
|
|
|
|
Kıbrıs'ta Çileğin Öyküsü |
|
Kıbrıslı
Türk üretici
çilek fidanıyla,
1955 yılında,
Ismail Akartürk aracılığıyla
tanışır. "Ekersen çok
kazanırsın" diyen
bir Türk ziraatçının
sözünü tutup,
Dirguca'da 1,000 tanesi 2 liradan satılan
çilek fidancıklarından
8 lira vererek 4,000 fidan alan Akartürk,
bunları köyü
olan Yeşilırmak'ta
yetiştirmeye başlar.
|
|
|
|
|
|
Deveciler Hanı'nın Genaplası |
|
Yetmiş yaşındaki
Hurmacı Niyazi, profesyonel solistlere taş
çıkarırcasına
söylüyordu...
"Hastayım, yalnızım.. seni yanımda görüp
de bahtiyar ölmek isterim..." Halide Genapla'nın artık tarihe karışan Deveciler Hanı'ndaki
salaş meyhanesi
bir güne daha başlıyordu...
O günlerde Deveciler Hanı otobüs terminaliydi. Belediye
pazarı cıvıl cıvıldı.
Köylülerle kentliler böyle günlerde haşır neşir olurdu...
|
|
|
|
|
|
Nerede O Garutsalar? |
|
Kıbrıslılar, 1900'lu yılların başına kadar
hiç egsoz kokusundan kaynaklanan
başağrısı
çekmedi. Atlar, eşekler,
öküzler ve
öküz arabaları 1906 yılına kadar
paşa paşa Kıbrıs'in tozlu yollarında gidip gelirken, birden bire bir araba
homurtusu ile irkildiler. Uygarlığın temsilcisi, "Yolların Fatihi" otomobil
adaya "tekerlek basmıştı".
|
|
|
|
|
|
Horoz Ali'nin Kapısı |
|
"Kapıcıbaşı,
aç kapıyı... Bezirgân girsin, bezirgân
çıksın; en arkada kalan...
yaa-dii-gâr kaal-sın."
Kimbilir, 121 yıllık yaşamında küçük afacanlar sana
kaç kez söylemişlerdi bu
tekerlemeyi Horoz Ali!..
Çocukken, neden en arkada kalanın yadigâr
olacağını hep merak eder dururdum... |
|
|
|
|
|
Silik Anılarda Bir Gezinti |
|
Sabahın seherinde yola çıkmanın değişik bir
tadı vardır... Lefkoşa-Mağusa yolu
bu saatlerde çok sakindir... Tek tük arabalar, gündüzün canturaş tekerlek seslerinden
uzak, arada bir kulağınıza teğet geçen bir sivrisinek sesi çıkarırlar...
|
|
|
|
|
|
Yıllar Sonra Hala Sümüklü |
|
Mağusa'da Aykserino Kilisesi avlusunda geçti çocukluğumuz.
Gündüz oyunlarımızla ağırlık top ve lingiri, gece oyunlarımızla
saklambaç oluyordu. Özellikle terli yaz akşamlarında Aykserino
Kilisesi'nin serin taş duvarlarına sırtımızı vererek ebe'nin
bizi hiç bulamayacağını düşünmek, müthiş bir tattı. Hele
komşumuzun kızıyla birlikte, omuzu omuzumuza değerek
saklanmışsaydık...
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|