|
|
Deveciler Hanı'nın
Genaplası |
Yetmiş yaşındaki
Hurmacı Niyazi, profesyonel solistlere taş
çıkarırcasına
söylüyordu...
"Hastayım, yalnızım.. seni yanımda görüp
de bahtiyar ölmek isterim..." Halide Genapla'nın artık tarihe karışan Deveciler Hanı'ndaki
salaş meyhanesi
bir güne daha başlıyordu...
O günlerde Deveciler Hanı otobüs terminaliydi. Belediye
pazarı cıvıl cıvıldı.
Köylülerle kentliler böyle günlerde haşır neşir olurdu...
Alaniçili Asım Dayı, Genapla'nın Cuma günleri müdavimiydi. Mavi gözlü, kırmızı
yüzlü ve kırçıl kaşlı Asım Dayı, köyden getirdiği köy tavuğunu haşlatıp masasında
uzun süre seyreder, içkisine meze yapardı...
Sonra Halil Ibrahim, Kara Mehmet, hangi suçtan kendi kendini mahkum ettiği
bilinmez, üç lisani ana dili gibi, Türkçeyi Istanbul şivesi ile konuşan Mehmet
Okan, Arap Ali, kasaplar, hayvan canbazları ve daha kimler.
Arada bir, "Karadut" şiirini kendine özgü sesi ve üslûbu ile okuyan Rifat Reis...
Sabah on sularında başlayan muhabbet, "Dönülmez Akşamın Ufkundayız"
şarkısına
kadar dayanır, otobüslerin hareket saati bir genç adam, belki de son kez
görebileceği sevdiğine gizlice el sallar, gözlerindeki kederi gizlemeye
çalışırdı...
Içeridekiler ondan habersiz içkili sohbetlerini koyulaştırırdı...
Ta ki, "I" harfi gibi getirdikleri Genapla'nin meyhanesinden "S" harfi gibi çıkana dek.
Halide Genapla'ya kimisi "Genapla", kimisi de "Hanım" diye hitap ederdi... "Hanım
bir bira ver, bir rakı dök.. Genapla bir konyak goy"...
Ve Genapla bitmek bilmeyen enerjisi ile hizmete devam eder, arada bir güler,
muziplikler yapanlara küfür bile ederdi zaman zaman...
Genellikle mezeler ve etler dışarıdan getirilir, orada hazırlanır ve pişirilirdi.
Ödenen sadece içki paralarıydı. Kafalar dumanlanınca Genapla kendi taktiğini
uygular, "Angliya" içenlere mey döker, farkına varan olursa da onlara su cevabı
verirdi: "Toz dumana ferman okunmaz."
Evet, toz dumana ferman okunmazdı... Haklıydı Genapla.
Sonra kendisi de o kendine
özgü salaş meyhanesi de kara bir duman gibi dağıldı...
Şehir içine otobüs girmesi yasaklandı... Çarşı eski kalabalığını yitirdi.. Ve
Halide Genapla'nin yeri tarihe karıştı....
Acaba Genapla'ya ne olmuştu daha sonra?
Deveciler Hanı'nın o aşina yüzü artık eskisi gibi değildi... Gözleri görmüyor,
koluna birileri girmeden yürüyemiyordu...
Zaman acımasız hükmünü bu
çilekeş kadın için de yürütmüştü... Ve Genapla'nın
bu dramatik öyküsünde olduğu gibi, Deveciler Hanı da dramatik yalnızlığına
terkedilmişti...
Ve duvarlarda şu sözler yankılanıyordu belki de hala daha...
"Pişman olur da bir gün dönersen bana geri, gönül kapım açıktır çalmadan gir içeri..."
|