Kıbrıs'ın bir ada
oluşu, bugünkü durumunun aksine geçmişte onun oldukça izole
edilmiş olması sonucunu da doğurmuştur. Bu etimolojik olarak
kanıtlandığı gibi gastronomik olarak da böyledir. Örneğin bazı
Türkçe kelimeler Anadolu'da çeşitli etkilerle kullanımdan
kalkmışken Kıbrıs'ta kullanımları bir süre daha devam etmiştir.
Anadolu kökenli bazı yemeklerde aynı şekilde kendi öz yurtlarında
değişikliğe uğrarken Kıbrıs Türkleri arasında daha bir süre
otantikliğini sürdürebilmiştir. Bu bildiride sizlere sunacağım,
daha doğrusu dünya mutfağına K.K.T.C.'nin katkısı olarak takdim
etmek istediğim yemek lalangı bu türdendir. TC.'de benzeri bir
yemek ismi bulamadım.
Uzun vadede her şey
değişime uğrar ve özellikle modern iletişim metotlarının her şeyi
etkilediği günümüzde Kıbrıs'ın da bundan ayrı tutulması
düşünülemez. Lalangı, K.K.T.C.'de dahi bugün artık pek çok eski
güzellik ve özellik gibi unutulmağa yüz tutmuş bir yemek. Adada
bolca bulunabilen yaban tavşanından yararlanarak hazırlanan bir aş.
Özellikle Kıbrıs'ın batısında Baf yöresinde bir zamanlar (40-50
yıl öncesine kadar) oldukça yaygın bir av ve avcı yemeği olmuş.
1974'ten sonra bu yöre Türklerinin Kıbrıs'ın kuzeyine göç etmeleri
sonucu ise bugün çok azalmış olmasına rağmen Lalangı yapanlar ve
sevenler günümüze kadar gelmiştir. Genel olarak adada ve özellikle
K.K.T.C.'de eski bir ören yerini gezerken çalılar arasından
fırlayan ürkek bir tavşan sizin de ürkmenize sebep olur.
Dolayısıyla böyle bolca bulunan ve kolay üreyen tavşanın Kıbrıs
Türkleri tarafından değerlendirilmesi doğaldı.
Hemen belirtmek
gerekir ki Kıbrıs Türkleri genel olarak tavşan etine karşı iki
kesin kutba ayrılmıştır. Tavşan etini şu veya bu şekilde pişirmek
suretiyle ve koşuluyla yiyecek olanlar yoktur. Ya bu eti çok sever
ve yersiniz ya da hiç yemediniz ve denemek de istemezsiniz.
Avcıların şanslı günlerinde yakaladıkları tavşanlardan bahsederken
gözlerindeki parlaklığa çok şahit olduğum gibi, tavşan etinden
bahsederken aynı derecede tiksinti duyanlara da rastladım. Bunun
İslam diniyle bir ilişkisini bulabilmiş değilim. Bilindiği gibi
adadaki Rumlar arasında çok yaygın olarak yenen domuz eti,
Türklerin Müslüman oluşları sebebiyle onlar arasında hiçbir
şekilde yer edememiştir.
Gelelim Lalangı'ya.
Kısa bir süre önce ilk kez olarak yeme fırsatı bulduğum bu
orijinal yemeğin tarifini Lalangı'yı hazırlayan, Baf bölgesinden
Bakiye ve Hatice Albayrak'tan aldığım şekliyle aktarıyorum.
Her şeyden önce
avlanmış tavşan iyice temizlenir {derisi ve iç organları) ve tuzlu
suda 3-4 saat kaynatılır. Bu işlemde tavşan eti kemikten kolayca
ayrılabilecek düzeye gelmelidir. Bu tiftikleme işlemi
gerçekleştirilirken parçaların belirli bir büyüklükte kalmalarına
özen gösterilir. Diğer taraftan tavşanın içinde kaynatıldığı su,
her bardak suya bir kaşık un katmak suretiyle ve iyice
karıştırılarak akışkan bir hamur şekline getirilir. Burada tarif
sahibi iki bayan modern katkılardan yararlanabileceğini
belirtmekten geri kalmıyorlar. Örneğin bir miktar "baking powder
iyi gelir" diyorlar. Ancak lalangı hamurunun vazgeçilmez baharatı
bahardır ve çörekotu da ilâve edilir. (Kıbrıs'ta çörekotuna "garacocco"
denir). Bir taraftan pinpon topu büyüklüğünde tavşan parçaları,
diğer taraftan tavşan suyunda hazırlanmış hamur ve ısınmağa hazır
yağ. Lalangının tamamlanması için artık son aşamaya gelinmiştir.
Hamura daldırılan tavşan eti kızgın yağda kızartılarak servise
hazır duruma getirilir. Sıcak olarak yenildiği gibi normal
şartlarda 2-3 güne kadar muhafaza edilip soğuk olarak da servisi
yapılır.
Bu basit ama
besleyici ve ekonomik yemeğin, Kıbrıs Türkleri arasında neden
kaybolmağa yüz tuttuğunu anlamak güç. Hazırlanmasında en zor
kısmın etin kemikten ayrılışı olarak belirtiliyor. Ancak yine de
son yıllarda otantik yemeklere olan ilginin Lalangının daha uzun
süre yaşayacağının belirtisi olmasını dilerim. Lalangı Kıbrıs'ın
doğu kesimlerinde sadece hamurdan yapılmış olan bir tür tatlı
lokmaya da denir ki bu, belki "yalancı dolma" misâli "yalancı
lalanga" olabilir. Tavşan etinin Kıbrıs'ta bir zamanlar yaygın
olarak tüketildiğine hiç şüphe yoktur. Değişik tavşan yemek
türleri bunun bir kanıtıdır. Dilimize yerleşmiş olan "tavşanın
suyunun suyu" deyimi de tavşan suyunun yaygın kullanımının bir
işareti olsa gerektir.
Bibliyografik Not:
Daha önceki yazılarımızda belirtilen Kıbrıs Türk Mutfağı
kaynaklarına, Mahmut İslâmoğlu ve Oğuz Yorgancıoğlu'nun
eserlerinin yanı sıra, 1992'de basılan Bener Hakkı Hakeri'nin
Kıbrıs Türk Ansiklopedisi de eklenmiştir. Bu eser Kıbrıs
Türkleri arasında yaygın pek çok yemek türünün tespitinde yardımcı
olmaktadır. |