Turkish-Cypriot Literature
North Cyprus  
 


Neriman Cahit 

   
  Kıbrıs'ta Kahve Kültürü 
 

Eski Lefkosa Kahveleri ve Kahve Kulturu - Neriman Cahit
Genellikle Lefkosa'da kahvehaneler 1900'lü yillarin basindan 1960'lara kadar çok saygindilar ve Lefkosa'nin yasaminda önemli bir yerleri vardi, gerek bina yapilari gerekse araç gereçleri ve yarattiklari kültür bakimindan. Ne yazik ki son 15-20 yildan buyana ya kapanmislar, ya da islev degistirmislerdir.

Arastirmaci Altay Sayil da "Eski Lefkosa Kahveleri" konusunda bas vurdugum kaynaklardan biri. 

Onunla yaptigim hayli genis kapsamli röportaji sunuyorum:

   
 

... Sn. Altay Sayil, kahvehanelerle ilgili bilgiler toparlamaya çalisiyorum. Saniyorum sizin eski Lefkosa kahvehaneleriyle ilgili genis bir arastirmaniz var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

- Genellikle Lefkosa'da kahvehaneler 1900'lü yillarin basindan 1960'lara kadar çok saygindilar ve Lefkosa'nin yasaminda önemli bir yerleri vardi, gerek bina yapilari, gerekse araç gereçleri ve yarattiklari kültür bakimindan. Ne yazik ki son 15-20 yildan buyana ya kapanmislar, ya da islev degistirmislerdir.

... Evet, maalesef artik o eski kahveler de, o kültür de birer nostaljik özlem oldu. Onlarin yerini bir kösesinde bangir bangir bagiran televizyonu ile basit, yüzeysel birer zaman öldürme mekani olan Kiraathaneler aldi.

- O eski nitelikteki kahvelerden Lefkosa'da çok azi kaldi, sayilari 10'u geçmez. Özellikle Lefkosa'nin islek mekanlarinda (Girne Kapisi, Sarayönü, Selimiye, Asmaalti, hisarlarin üstü gibi) yine kahve servisi yapan yerler var. Ama onun yaninda sandviç, hamburger, ayran ve soguk içecekler var ve bir bölümünde eglence amaçli oyun makineleri var ki o eski sohbetler ve eglenceler gerilerde kaldi.

... Eski kahveler deyince aklima babamin eve getirdigi güllü lokumlar gelir, bir de annemin babama her kahve dönüsünde "Aklini o ispastira alacak" diye çikisi...

- Eski kahvelerde ikramlar farkliydi tabii. Dediginiz gibi lokum, seker, periskan, ayran, hazir limonata, gül surubu, nargile cam su bardaginda çay, özel kahveci fincanlarinda sunulan köpüklü kahveler. Bazi tiryakiler iki üç fincanlik kahveyi alan cam bardaklarda içerdi kahvelerini. Ve müsterilerin yüzde doksani kahve içerdi.

Tabii herkesin damak zevkine göreydi kahvesi de: Sekerli, orta, az sekerli, sade gibi. Hatta bazi tiryakiler kahvesini söylerken tarifini de yaparlardi: "Sade, kaynasin ha..." "Orta sekerli köpüklü", "Sekerli bol kaymakli olsun" gibi...

Bu kahvelerde babanizin oynadigi gibi ispastra (iskambil), bilardo ve diger kagit oyunlari oynanirdi. (Ispastra 52 kagitla oynanirdi. Bu kagitlarla 66 ve 31 oyunlari da oynanirdi.)  

   
  Eglence Mekanlariydi 
 

... O zamanin sosyal aktivitede en büyük eglence merkezleriydi de kahveler, öyle degil mi?

- Evet, müsteriler günlük islerinden kurtulurkenden kahveye gider, günlük olaylari konusur, sohbet eder, oyun oynar ve böylece dinlenir ve eglenirdi de.

Lefkosa kahvehanelerinde çok sevilerek izlenen sahne sanatlari da yer alirdi ki bunlarin basinda Karagöz oyunlarini, meddahlarin yaptigi taklitler anlattiklari hikaye ve fikralari da sayabiliriz.

... Arastirmaci ve bana göre son dönem Karagöz ustasi Mehmet Ertug Bey'le yaptigim röportajda Kibris'taki Türk ve Rum Karagöz ustalari ve Karagöz Hacivat (özellikle bize ait olanlar da türetilmis) oyunlariyla ilgili çok ilginç bilgiler vermisti.

- Evet Sn. Ertug'un "Geleneksel K. T. Tiyatrosu" isimli kitabi bu konuda degerli bir kaynak. Bu kitabinda Kibris'taki Karagöz oyunlarindan en popüler olanlari söyle siralar: Kanli Kavak, Ferhat ile Sirin, Köroglu, Dört Bekirler, Tahir ile Zühre, Yaldiz Küpü, Karagöz'ün Babaligi.  

   
  O Eski Kahveler 
 

... O eski kahvelerin içine girip biraz dolasalim, hasret giderelim mi Altay Bey... Ne diyorsunuz...

- O kahvelerde oturma seklinden baslayarak her seyin farkli oldugunu görecektiniz. Örnegin çogu müsteriler, eger fazla sandalye varsa, sag ve sol kolunu dayamak için birer, ayaklarini uzatmak, ya da basmak için bir ve kahve tepsisinin konmasi için de ayri bir sandalye isgal ederdi.

Bazi kahvehanelerin bir kösesinde bir dibek bulunurdu. Kavrulmus kahveyi o an dibekte döverek müsteriye sunmak bazi kahveciler için büyük bir özendi. (Deveciler Hani'ndaki Vadilililer Kahvesi'nin bir kösesinde bir dibek hala duruyor.)

Bir de kahvehanelerde elle çevrilen tunçtan yapilmis kahve ögütücüleri vardi ki kahveci o anda ögütür yapardi kahveyi. Simdi artik biliyorsunuz, her sey gibi onlarin da yerini elektrikli mutfak aletleri almistir.

... Gerek köyümüzde, gerek daha sonra Lefkosa'da gördügüm kahvehanelerden aklimda kalan, her kahvenin mermer teknesi de dahil özel bir kösesi vardi.

- Evet eski kahvehanelerde kahvelerin pisirildigi tipik bir köse vardi. Kahve ocagi, su ve tekne bu köselerde bulunurdu. Kahveler ates yanan bir ocak üzerine yerlestirilmis bir su kabinda alinan sicak suda pisirilirdi. Iki kahvelik veya tek kahvelik cezveler yine ayni ocak üzerinde devamli sicak olarak bulunan kumun üzerine konarak pisirilirdi. Kahve gügümleri eski yillarda odun veya kömür, son yillarda islim, simdilerde de teknolojik araçlarla isitilmaktadir.

... Ve resimler... Çok ilginç resimler vardi kahve duvarlarinda...

- Evet, kahve duvarlarinda çok çesitli posterler görebilirdiniz. Ingiliz dönemini yansitan, Vali, Kral, Kraliçe gibi Ingiliz büyüklerinin fotograflari, daha sonralari Türk büyükleri, Atatürk, Inönü, Kazim Karabekir, Türkiye ve Kibris'i bir arada gösteren Türk bayrakli fotograflar, 1957 yilinda bomba yaparken sehit olan Ulus Ülfet, Mustafa Ertan, Kubilay Altayli ve Sermet Kanatli'nin resimler. Bunlarin yaninda Züleyha, Ayisa, Fatma gibi Arap santözlerinin renkli posterleri de asilirdi. 

   
  Kadinlar Cephesi 
 

... Tüm bunlar erkekler cephesi... Kahve denende kadinlari da unutmamak gerek... Gerek ögretmen olarak gezdigim köylerde, gerekse kasabalarda kahve ile ilgili o kadar çok anilar var ki! Ör. Dünürcülüklerde, kiz görmede, bayramlarda, kandillerde, nezaket ziyaretlerinde kahve sunmak çok özel ve güzel, törensi bir aliskanligimizdi...

Bugün hâlâ devam eden bir baska aliskanligimiz da komsulara "sabah kahvesine" gitmek ve özel "kahve günleri, kahve toplantilari..." Annem ve komsularinda görürdüm. Ne güzeldi o toplantilar. Bir yudum kahvenin vesile oldugu ne güzel söylesiler, sohbetler, fikralar, çöpçatanliklar ve daha neler neler anlatilirdi.

Özellikle ilk zamanlari animsiyorum. Daha pek programlanmadan yapilanlari. Öylesi sabah ziyaretleri habersiz oldugundan kadinlarin ev isleri aksar, çamasirlar teknede islak kalir, yemek tencerede yanar, küçük çocuklar birçok seyi birbirine karistirirdi. Bu nedenle de, her kadin erkenlerden kalkar, isini yoluna koymaya çalisirdi hazirliksiz yakalanmamak için...

Kahve birer sosyal dostluk ve iletisim araciydi / aracidir...

- Fal açmayi unuttunuz... Söylediginiz gibi evlerde ortaklasa içilen kahveler ev kadinlari için çok önemliydi. Komsuluk iliskilerinin pekistirilmesinde, çok güzel dostluklar ve yardimlasmalarin kurulmasinda bir vesileydi kahve.

Siz anilarinizi anlatinca benim de aklima ilk gençlik yillarinda birkaç kez gittigim Nargileci Dervis Dayi'nin kahvehanesini getirdi. Bu kahve Belediye Pazari'nin toptancilar kapisinin 50 m. Dogusundaydi. Ermu Caddesi'ne çikis yerinin üzerinde bulundugundan her zaman çok kalabalikti. Kahveci Dervis Dayi'nin yasi 75'in üzerinde oldugu halde, kahveyi öyle ustalikla yapardi ki onu hayretle izlerdim.

O zamanlar Lefkosa simdiki kadar kalabalik degildi ve her kahvenin belirli müsterileri vardi. Bu müsteriler birbirini tanir, dostluklar kurarlar ve birbiriyle türlü konulari tartisir fikir beyan ederlerdi. Bu konuda bir örnek vereyim; IRSAD gazetesinin 1 Eylül 1921 günkü sayisinda "Kurtulus Savasi" ile ilgili bir haberi söyleydi:

"Anadolu Savasi'na karsi Milli görevimiz nedir?

Kulüplerde gazinolarda hatta mahalle kahvelerinde toplanan her siniftan halk bir heyecanla her dakika Anadolu savasinin gelismelerinden haberler alabilmek için telgraflari, postalari beklemekte, can sikintilari içinde vakit geçirmekte. Anadolu savasi Türkiye'nin ya sonu olacak ya da gelismesinin ilk adimini olusturacaktir. Bunu anlamayan hiçbir Türk, hiçbir Müslüman yoktur.

... Ilginç bir gözlem. Bu tür konuyla ilgili saptamalariniz var midir eski basinimizda.

- Var... Bunlardan bir örnek vereyim madem sordunuz. O devirde Padisahin Tahta çikisi Osmanli Devleti ile ilgili kutlama günlerinde Ingiliz döneminde Kral veya Kraliçenin dogum günlerinde, tahta çikislarinda, kahvehaneler ve birçok yer süslenmekteydi. Kahvehanelerin giris kapisina hurma dali ile çerçeve yapilir. Bayraklar asilir, geceleri de fenerler kandiller yakilirdi.

24 Temmuz 1911 tarihli Vatan Gazetesi'ni 10 Temmuz Lefkosa senlikleri için yazdiklari söyle:

"10 Temmuz Senlikleri"

Osmanlilarin kurtulus ve güvenligi demek olan 1 Temmuz büyük devrimi adina Osmanli ülkelerinin her yaninda oldugu gibi adamizin da türlü yerlerinde bir haftadir sürdürülen senlik hazirliklari basariyla sonuçlanarak dünkü pazar günü ve gecesi çok parlak süslemeler, aydinlatmalar, nutuklar ve dualar sevinç dolu saatler yasanmistir.

Lefkosa'daki Seriye Mahkemesi içten ve distan birçok Osmanli bayraklari, dallar, fenerler ve binlerce rengarenk kandillerle baska yerlere oranla daha üstün bir sekilde süslendi.

Bütün minareler ve özellikle kutsal Ayasofya (Selimiye) Camii'nin iki minaresi arasi binlerce renkli kandillerle donatildi.

Seriye Mahkemesi karsisindaki Osmanli Kirathanesi ile Hürriyet ve Terakki Kulübü ve Osmanli Bankasi dahil birçok bina; kandil, bayrak ve fenerlerle süslendi.

Saadetlü Belig Pasa, Saadetlü Izzet Efendi, Faziletlü Müftü ve Osmanli Evkaf Murahassi Izetlü Musa Irfan Efendilerin konaklari; Vatan Matbaasi, Nazli-zade Hüseyin ve karsisindaki Hasim Agalarin gazinolari ve Haci Mustafa Onbasi'nin dükkaniyle öteki yerler birçok bayrak, fener ve kandillerle donatilarak Milli Bayram'a her tarafça büyük sevinçle katilmisti." 

   
  Yaseminci Çocuklari 
 

... Kahvehaneler deyince bir de o günlerin yaseminci çocuklari ve seyyar saticilar geliyor insanin aklina. Ne güzel bir renklilik ve senlikti bunlar...

- Evet, gerçekten ne güzeldi; ipligi ya da hurma dalina dizilmis yaseminleri satan çocuklar ve yasli kadinlar... Ve seyyar saticilar; ki bunlarin sattiklari simdiki gibi hazir, paketlenmis degil, el emegiyle yaptiklariydi. Örnegin tuzlu leblebi, ögütülmüs leblebi tozu, kavrulmus bakla, gannavuri, kesme seker, akide sekeri, elmali seker, sulu ve güllü mahallebi, sammali (galonbrama) limonata, arkalarina astiklari uzun gügümlerde serbet satanlar, omuzlarinda tasidiklari sepet içinde çig kuzu cigeri ve kuzucuk ayagi satan sallaklar.

... Kesme sekeri ve akide sekeri bizim komsumuz gelinonarici Cemaliyanim da yapardi. Mevlitlerde de verilirdi. Bütün çocuklarin da bayildigi bir ikramdi.

- Evet, Kesme Sekerler evde yapilirdi. Kaynayan suya seker, esans ve renk katilir, sonra akidelenmek üzere tepsiye dökülür ve içerisine kavrulmus susam konarak sicak iken elle çekilmek suretiyle istenen sekle sokulur makas veya biçakla kesilerek satisa hazirlanirdi.

Akide Sekeri, kesme sekerin baska türlü hazirlanisiydi. Akide sekerini son otuz yil öncesine kadar Lefkosa sokaklarinda, kahvehanelerinde ve futbol karsilasmalarinda sagir ve dilsiz olan ve agzindan yalniz 'Ü' diye ses çikaran kisi tarafindan satilmaktaydi. 'Ü' sesini duyan basta çocuklar olmak üzere halk bu seyyar saticiya alismis ve kendisini görmeden sesini duymasi ile onun geldigini anlardi. 

   
   
   
 

Neriman Cahit