Turkish-Cypriot Literature
North Cyprus  
 


Ismail Bozkurt

 

Ismail BozkurtBorn in the village of Bogazici, Larnaca, Cyprus in 1940. Bozkurt was educated at Famagusta's Namik Kemal Lycée, and later on studied Political Science at Ankara University. 

With the end of the inter-communal fighting in Cyprus in 1967 he went into politics, and served as a member of the Turkish-Cypriot Communal Chamber and later became its president. After 1974, he was elected and served in the Turkish-Cypriot Parliament for three terms as an MP and as the Minister for Culture and Tourism under the coalition government of UBP and TKP. A one time Presidential candidate and runner up, he later withdrew from politics and devoted his time to researching and writing. He also served as the Head of the Cypriot Studies Institute at the Eastern Mediterranean University and was the managing editor of the institute's Journal for Cypriot Studies.

Some of his works include: 

Below is a synopsis given from his bestseller `Yusufçuklar Oldu mu?' (in Turkish).
 

   
Yusufçuklar Oldu mu?
Lefkosa - 1991 (novel/roman), ss 41-49.
 

............. Murat. "Ne içelim? Anglia mi, 31 Periskân mi?" diye sordu. Büyük bir asma çardaginin altina oturmuslardi. Tepelerinde iri taneli verigo üzüm salkimlari yesil yesil sallaniyordu. Hafiften kizarmaga baslamislardi.

"Hükümet partisinin güçlü adamina bak!.. Burada herkes bizi taniyor. Kaçak içki içmek ayip degil mi?"

"Ne ayibi be! Bakanlar, milletvekilleri, yargiçlar, polis müdürleri bile bu isi yapiyor. Ne yani, biz enayi miyiz?"

Kemal bu durumu biliyordu. Lefkosa'da da birçok yerler, kaçak içki servis ediyorlardi. Yapilan basitti. Kaçak içki, viski sisesine dolduruluyor, masaya öyle getiriliyordu. Birçok üst düzey görevlisinin de kaçak Rum içkisi içtigi, olagan bir seymis gibi halk arasinda anlatiliyordu.

"Biliyorsun ki ben rakidan baska içki içmem" dedi Kemal.

"Rakiyi da ben hiç içemem. Neyse Anglia ya da Periskân içersem hem huzursuz olacaksin, hem de söyleneceksin. Ben viski içeyim, sen de raki. Burhan da rakicidir. O da raki içer."

Murat, bir sise viski, bir sise raki, bol meze istedi. "Cikla, diçi, pulya da var mi?" diye sordu.

"Derin dondurucuda var. Beklerseniz olur" dedi garson. Severseniz tursusu da var."

"Sen bize tursusundan hemen getir. Digerlerini de derin dondurucudan çikar. Nasil olsa zamanimiz bol."

Garson çabucak donatti masayi. Murat'in buralarda iyi tanindigi belli idi.

Masaya viski ve raki sisesi, soguk su, buz ve mezeler geldi. Mezeler arasinda beyaz peynirden fasulya piyazi, kara zeytinden çakisteze, yogurttan caciga, humustan tahina, pancardan gabbar tursusuna, dilimlenmis tursu yumurtadan domates ve salataliga, tavuk sögüsten beyin ve dil sögüse, patates salatasindan karisik salataya kadar her sey vardi. Üç ayri tabak içinde tursu cikla, diçi ve pulya da geldi.

"Kebap falan da isteyecek misiniz?" diye sordu garson. "Firin kebabi da var."

"Bak" dedi Murat garsona: "Bize ne varsa getireceksin. Ortaya bolca firin kebabi getir. Ciger ve uykuluk kavur. Sonunda sis kebabi, seftali kebabi ve karisik izgara da yap. Yalniz bir arkadasimiz daha gelecek. Bu bakimdan servise basla, ama yavas yavas. Hepsi birden gelmesin. Ha!.. pide içinde bize hellim ve pastirma kebabi getirmeyi de unutma!..

"Onlar zaten normal serviste var" diye yanitladi garson.

Kemal, "Bu kadar seyi kim yiyecek?" diye sordu.

Murat: "Merak etme, yeriz. Yemedigimiz kalsin." Bardaklarini tokusturdular ve ilk içkilerini içtiler.

"Burasi ilginç bir yer. Daha dogrusu bu yörenin lokantalari böyle. Genellikle kus türleri servis ediyorlar. Özellikle kisin çok çesitleri olur. Gavcar mantari, kuskonmaz yumurta otu ve benzeri seyler de verirler" diye bilgi vermeye basladi Murat.

**********************

Burhan, bir saat geçmeden onlara katildi. Parti toplantisi epeyce tartismali geçmisti. Toplantida Demokratik Birlik ve ilgili gelismeler, hükümet,n uyguladigi ekonomik politikalarla baskilar ve sonbaharda yapilacak büyük Kurultayla ilgili sorunlar görüsülmüstü.

Kemal'le kucaklastilar. Burhan da Murat gibi oldukça kisa boylu idi. Murat'in tiknazligina karsin zayifti. Basinda çok az saç kalmisti. Murat'in esmerligine karsin ak bir teni vardi. Ilk anda olgun bir kisi izlenimini veriyordu. Kahverengi bir pantolon, krem rengi kisa kollu bir gömlek giyiyordu. Ayaklarindaki ayakkabilari kara idi.

"Nerdesin Kemal, görüsemiyoruz bir türlü!" diye sitem etti.

Olgun görünüsüne ters olarak ince, tiz bir sesle konusuyordu.

"Ne yapalim, olmuyor, Burhan. Bir yol tutmus gidiyoruz iste."

Burhan Murat'la tokalasti.

Murat, "Nerdesin düzeni degistirecek olan adam?" diye takilarak karsiladi Burhan'i.

"Vay senin düzenini de... Yaktiniz toplumu..." diyerek oturdu Burhan.

"Herhalde raki içersin?" diye sordu Murat.

"Sorulur mu?"

Garson hemen Burhan'a da tabak, çatal-biçak, raki kadehi, su bardagi getirdi.

Bardagina raki koydular. Üstüne su ve buz ekledi.

"Haydi serefe!" dedi Murat. "Epeyce oldu bir araya gelmeyeli."

Rakilari çektiler.

"Epeyce acikmisim" diyerek atistirmaya basladi Burhan.

"Ha söyle!.. Kendi karnini doyurmaya bak da diger açlari bir tarafa birak!"

Burhan, "Yahu masadakilerle bir ordu doyar. Yazik degil mi? Bu kadari savurganlik olmaz mi?"

Burhan tutumlu bir kisi idi. Murat, bu tutumlulugunu her zaman pintilik olarak niteleyerek Burhan'i kizdirdi. Yine ayni seyi yapmak istedi: "Biz senin gibi liraya on dügüm atanlardan degiliz oglum!"

Burhan bu kez kizmadi. Isi sakaya vurdu: "Sen de neredeyse 'anamiza renga bile almadigimizi' söyleyeceksin" diye karsilik verdi ve konusmasini sürdürdü:

"Neyse bosver. Bu aksam seninle tartismak istemiyorum. Kaç zamandir ilk kez üçümüz bir araya geldik. Ha, sahi nasil oldu bu is?" Burhan, bunlari söyleyerek yanit bekler gibi Kemal'e bakti.

Kemal'den önce Murat atildi: "Kemal'in bazi sorunlari var. Bizimle dertlesmek istemis. Ben de en iyi dertlesme içki masasinda olur diye düsündüm."

"Iyi etmissin" dedi Burhan. Kemal'e döndü: "Ne gibi sorunlarin var Kemal?"

Kemal yutkundu. Nasil baslayacagini bilemiyordu.

Murat yine atildi: "Hiç sorma, Ayse Kemal'i terketmis."

Burhan: "Niye?"

Kemal yine hemen yanit vermedi.

Murat üsteledi: "Anlatsana yahu Kemal!"

Kemal istemeye istemeye sabahki olayi anlatti.

Burhan da Murat gibi, Kemal ile Ayse arasinda yillardir süren geçimsizligi biliyordu.

Burhan: "Dogrusunu istersen Kemal, Ayse iyi bile dayanmis. Onun gibi bir kadini bu kadar ezmeni dogrusu sana yakistiramiyordum. Kaç kez söyledim sana. Savas ortaminda serseri bir mermi gelip kizini bulmussa, Ayse'nin bunda suçu ne? Bu olaya dayanarak Ayse'yi ezdin hep. Insanlik degil bu! Canin sikilacak ama yeniden söyleyeyim: Senin derdin baska. Nilüfer'i unutamadin, acini Ayse'den çikariyorsun!"

Murat güldü:

"Ne gülüyorsun! Önemli ve yasamsal bir konu var ortada", dedi Burhan.

Murat: "Niçin güldügümü söyleyeyim. Kemal'e hemen hemen ayni seyleri söyledik. Anlayacagin seninle ayni düsüncede ve ayni cephedeyiz. Onun için güldüm."

Burhan da güldü.

"Yalniz bu kadar degil!"

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Burhan.

"Senin anlayacagin" dedi Murat, "Kemal bugün darbe üstüne darbe yedi. Görevden de alindi."

Burhan bu kez kahkaha ile güldü, hem de uzun uzun. Sonunda konustu: "Bak buna sasmadim. Simdiye kadar böyle bir seyin olmamasi olagandisi idi çünkü...?"

Burhan konusmasini sürdürdü. "Bak Kemal, seninle kaç kez konustuk. Sen bir kamu görevlisi olarak görevini yaptin. Ama bu iktidara hizmet etmek zuldür. Kendini düsün. Sen bu toplumun direnis savasinda üstüne düsen her görevi yaparak ünlenmis, bulundugun kamu görevlerinde de her zaman basari kazanmis birisin. Ne oldu? Bir günde seni harcadilar. Niçin? Çünkü sen onlardan biri olmadin. Tarafsiz olman bile onlara yetmedi. Çünkü onlarin defterinde artik tek bir sey var: Kendilerinden yana olanlara ve olmayanlar. Onlardansan sorun yok. Onlardan degilsen eger, bu toplumda sana yasam hakki tanimazlar. Bunun için Devlet olanaklarini, devletin gücünü kullanirlar. Adamina göre yildirma yöntemleri vardir. Kimine baski yaparlar, kimini gözdagi ile korkuturlar, kimisini baska türlü korkuturlar. Bunlar da olmazsa çikar saglarlar, ya da çikar sözü verirler. Direneni isinden ederler, issizi ise almazlar, esdeger sorunu olanin sorununu çözmezler, telefon isteyene telefon vermezler. Kisacasi kendilerinden olmayani canindan bezdirmek için her çareye basvururlar.

"Bak size bir örnek vereyim: Bize servis eden garson var ya, onu çok iyi taniyorum. Bu çocuk 8-10 yildir her turizm sezonunda Salamis Bay otelinde çalisiyordu. Simdi çalisamiyor. Neden? Çünkü kendisinden hükümet partisine üye olmasini istediler. Olmadi diye ise almadilar. Oysa ki bu kadar yil çalismis biri olarak kadroya gireceklerin basinda geliyordu.

"Baska bir örnek vereyim: Bu oturdugumuz gazinonun mutfaginda çalisan bir kadincagiz var. o da ayni durumda. Altmisina yaklasan, bakacak çocuklari olan bu dul kadindan bile partilerine üye olmasini istediler. Kadin reddettigi için issiz kaldi. Her ikisi de uzun süre issiz kaldiktan sonra burada is buldular. Ancak bu isten aldiklari ücret daha düsüktür, üstelik hiçbir güvenceleri yoktur, sigortasizdirlar.

"Direnmeyip de istemeden partisinden istifa eden ve hükümet partisine girmis olan kisiler de var. Bunlar islerini korudular. Ama insanlik onurlari da ayaklar altina alindi. Böylesine onuru incinmis kisilerden toplum ne bekleyebilir artik?

"Degisik bir örnek daha vereyim: Hemen dibimizden geçen bu Karpaz Yolu üzerindeki tüm arsalarla topraklar sessiz sedasiz, gizlice dagitildi. Dagitildi da bu topraklarin bagli oldugu Yeni Bogaziçi köylülerinden bir tekine bile, bir tek arsa verilmedi. Ilâç olsun diye derler ya, örnek olsun diye bile, bir tek Yeni Bogaziçili bu dagitimdan yararlandirilmadi. Niçin? Çünkü bu insanlar hiçbir seçimde onlara oy vermedi. Ama beyimiz Murat bile dört arsa almis buralardan!"

Murat gülerek karsiladi Burhan'in sözlerini: "Senin gibi enayi mi olmaliydik? Becerdik aldik iste. Becer de nasil becerirsen becer. Hem sana söyleyeyim mi? Basa kim gelse ayni seyleri yapacak."

Burhan aci aci gülümsedi: "Ne desek bos. Senin felsefen bu. Her zaman söylersin 'altinda kalanin boynu kopsun' diye. Sen arsalari almissin ama zavalli köylüler altta kalip boyunlari kopmus, umurunda mi?"

Kemal'e döndü: "Bu konulari Murat'la konusmanin anlami yok, Kemal. Sana diyecegim su: Seni görevden aldilar diye hiç üzülme, tersine sevin. Bu adamlar seni kendilerinden görmedilerse onur duyman gerek!"

Kemal, Burhan'in söylediklerini dikkatle dinledi. Bunlar, ilk kez duydugu seyler degildi. Kaç kez kardesi Mustafa da benzer seyleri söylemisti. Kendisinin de yasadigi olaylardi bunlar.

Kemal, simdiye kadar görevlerinde vicdan rahatsizligi duymamisti. Her zaman Devletten yana olmus bit kisi idi. Devletten önce toplumun öz örgütü olarak TMT vardi, o zaman da ondan yana idi. Günlük politika ile hiç ilgilenmemisti. Tüm yaptigi, görevlerinin gereklerini yerine getirmekti. Kendisine ters gelen isler de vardi. Örnegin ülkenin temel sorunu çözüme ulasmamisken, toplumun davasi sürüp giderken bir sürü partiler durup kavga etmenin, kendisine göre anlami yoktu. Ancak, Devleti yönetenlerin çok büyük hatalar, haksizliklar yaptiklarini; hirsizlarin, namussuzlarin ve zamaninda toplumun direnis savasina ters düsenlerin, direnisten kaçanlarin el üstünde tutulduklarini, buna karsin toplumun direnisi ugruna yasamlarini ortaya koyanlarin 'tu kaka' edildigini gördükçe; düsüncesinin hatali oldugunu anlamaya baslamisti. Son zamanlarda bu düsüncesi giderek açiklik kazaniyordu.

Kemal, Bakanlikta basina gelen bazi olaylari animsadi. Bakani kaç kez onu karsit partililerin isini yaptigi için uyarmisti. Kemal, bu uyarilara kasin dogru bildigi yolda yürümüstü.

Bir de Basbakanin bir sözü çok etkilemisti Kemal'i: "Biz, bizden olmayanlari ve bize karsi olanlari affetmeyiz." Demisti Basbakan.

"Eger dediyse, acinacak bir durumdayiz demektir" diye düsündü Kemal. Kemal dalmis gitmisti.

Burhan'i sabirla dinleyen Murat ise sert bir çikis yapti:

"Kemal'i de sana benzeteceksin. Ne yani, sen karsit partide yer aldin, milletvekili seçildin de ne oldu? Zügürtlükten kurtuldun mu ki simdi de Kemal'i ayni yöne yönlendiriyorsun?"

"Benim kimseyi yönlendirdigim yok" dedi Burhan. "Ne var ki Kemal dürüst biri. Haksizliklara dayanmaz. Haksizliklariniza karsi olmasindan da dogal sey olamaz. Kemal, her seye senin gibi kisisel çikar açisindan bakamaz."

"Ne dersen de biz milliyetçiyiz! Halk bizi birakmaz."

"Nesiniz siz?"

"Milliyetçiyiz!"

"Güldürme beni. Milliyetçilik kim, siz kim? Millici degil, lillicisiniz siz. Lillici!.."

Erenköy isini animsatacakti, bos verdi.

"Sunu söyleyeyim" diye sürdürdü Burhan, "senin partin Kibris Türkü'nün direnisinden kaçmis, hatta bu direnise karsi çikmis, Rum isbirligi yapmis, toplumuna ihanet emis olanlarin siginagi olmustur. Gerisi martaval!"

Murat orali degildi; yahut da etkilendigini göstermek istemedi:

"Sen ne dersen de arkadasim; güçlü biziz, yöneten de biziz. Unutma ki her dogan bebek bizim partili olarak dogmaktadir." Son sözleri alayli bir anlatimla söylemisti. Burhan gözlerini Murat'in gözlerine dikti:

"Iste gerçek durumumuzu gösterecek bir kanit. Böyle bir sözü söyleyebilen bir basbakanin nasil bir kafa tasidiginin kaniti. Ama kuzum, sen gerçekten buna inaniyor musun?"

Kemal, Burhan'la Murat'in konusmasini cankulagi ile dinliyordu.

Murat güldü. Alayli alayli: "Inanada da!"

"Senden ciddiyet beklemek hata zaten. Yine sululastin."

"Ulan Burhan! Sen de buluttan nem kaparsin hemen. Siktir et yahu! Ben seninle degil, bu sözü söyleyen Basbakanla dalga geçiyorum."


 

Related links 

   
   
 

Arts & Culture